Her doğan güneşin bir batışı olduğu gibi her bir insanın da bu fani dünyaya bir vedası elbette olacaktı. Dünya Hz.Süleyman’a kalmadı sözü Hürrem Sultan için de geçerli idi. Dünyanın en kudretli devletinin, en ihtişamlı sultanının eşi idi ama ölüm hastalığı onu da bir gün yakalayacaktı.
Talha Uğurluel
Tarihler 1556 yılını göstermektedir. Yani Cihangir’in vefatının üzerinden sadece 3 sene geçmiştir. Hürrem Sultan’ın vücudunda bir süredir rahatsızlık belirtileri baş göstermiştir. Özellikle omuz bölgelerinde dayanılmaz ağrılar ortaya çıkmıştır. Halk arasında kulunç olarak bilinen bu kas ağrıları her geçen gün artmaktadır. Hatta 1557 yılının yazında kocası Kanuni ile birlikte çok sevdikleri Edirne’ye bir seyahat gerçekleştirirler. Niyetleri bütün yazı burada geçirmektir. Ancak Hürrem Sultan’ın ağrıları dayanılmaz bir hal almıştır. Edirne’de duramaz ve İstanbul’a erken döner. Hatta İstanbul’a geldiğinde Topkapı Sarayı’na değil, doğruca Saray-ı Atik’e yerleşecektir. Yani Fatih Sultan Mehmet’in hanımlar için inşa ettirdiği Eski Saray. Zamanında Bayezid civarında olan bu saray tam teşekküllü bir yapı olup, hanımlar dünyası adına birçok şeyi içinde barındırmaktadır. Hatta içerisinde hanımlara özel bir hastanesi bile bulunmaktadır. Burada tedaviye alınan Hürrem Sultan’ın kulunç ağrıları dinmek bir yana, şiddetini arttırmaktadır. Ve nihayetinde Saray-ı Atik’te vefat eder. Cenaze namazı Bayezid Camii’nde Ebussuud Efendi tarafından kıldırılacaktır.
Bilirsiniz kulunç, Türk Dil Kurumu sözlüğünde “şiddetli omuz ve sırt ağrısı” olarak tanımlanır. Tıpta kas ağrısını ifade etmek için kullanılan terim “miyalji”dir. Ağrı ise vücudumuzun belirli bölgesinden hissettiğimiz nahoş bir duyusal deneyimdir. Kulunç bir hastalık değildir. Sadece bazı hastalıklar sonucu oluşan bir bulgudur. Bu yüzden kulunç öldürmez. Kısacası Hürrem Sultan’ın ölüm nedeni kulunç değildir. Birçok nedenden dolayı belki hepimiz bu tip kas ağrılarını çektik ve daha sonra düzeldiğini gördük. Birçok kişide de benzeri kas ağrıları çeşitli sebeplere bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Bu ağrılar ya kendiliğinden iyileşmekte ya da ilaçlarla veya fizik tedavi uygulamaları ile düzeltilmektedir. Şimdi biz Hürrem Sultan’da bu şikayeti oluşturabilecek olan öldürücü hastalıkları inceleyelim. Bunlardan birincisi zatürredir. Bu hastalarda ağrı şikayeti de vardır. Günümüzde zatürre, saptanan hastalık etkenine göre uygun ilaçlarla tedavi edilmektedir.
Bir başka kulunç şikayeti oluşturabilecek olan ölümcül hastalık nedeni ise akciğer kanseridir. Tüm tedavi yöntemlerine karşın günümüzde halen ölümcül bir hastalıktır. Bazı hastalarda hiç solunumla ilgili bir şikayet olmadan da kişinin akciğer kanseri olduğu görülmektedir. Akciğerin üst bölgelerine yerleşen kanserlerde hastalığın omuz bölgesine yayılması ile kulunç ağrıları hissedilir.
Bir diğer hastalık olan Plevra tümörü “mezotelyoma” da kulunç şikayetine neden olur. Bu tümörün oluşmasına sebep olan en önemli neden ise asbeste maruz kalmaktır. Bu hastaların ağrı şikayetlerini kontrol altına almak ciddi bir sorundur.
Şimdi Hürrem Sultan’daki kulunç şikayetine yol açabilecek yukarıda saydığımız ölümcül hastalıkları kısaca değerlendirerek bir sonuca ulaşmaya çalışalım. İlk olarak zatürre ve zatülcenp hastalıklarında ağrı şikayetinin yanı sıra ateş, kalp çarpıntısı, hızlı nefes alıp verme, nefes alıp vermede güçlük, üşüme, titreme, balgam çıkarma, öksürük, halsizlik gibi bulgulardan birkaç tanesinin de varlığı bu hastalık olasılığını güçlendirebilirdi. Ayrıca bu hastalığa yakalanmada önceden bir üşütmenin geçirilmesi de bu hastalık ihtimalini kuvvetlendirebilirdi. Fakat bu hasta için ne öncesinde bir üşütme geçirildiği ne de diğer şikayetlerin olduğuna dair bir bilgimizin olmayışı bu teşhise şüpheli yaklaşmamızı gerektirmesine rağmen bazen erişkin insanlarda pnömoni önemli bulgular vermeden de gelişebilmektedir. Fakat bu sefer de Hürrem Sultan’ın kulunç şikayetinin çok uzun sürmüş olması bilgisi zatürre veya zatülcenp sebebiyle ölmüş olma olasılığını çok azaltmaktadır.
İkinci hastalık ihtimali olarak belirttiğimiz akciğer kanserinin ise daha çok erkeklerde ve sigara içenlerde görülmesi ve akciğer kanserinde görülen öksürük, kan tükürme, nefes darlığı, göğüs ağrısı, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı ve ateş gibi diğer şikayetlerin Hürrem Sultan’da olduğuna dair bir bilgimiz olmayışı da bu hastalık ihtimalini zayıflatmaktadır.
Üçüncü hastalık ihtimali olarak belirttiğimiz mezotelyomanın nadir görülen bir hastalık oluşu ve daha çok asbestle maruz kalma durumunda görülüyor oluşu, bu hastalıkta ağrıya eşlik edebilecek olan nefes darlığı, iştahsızlık, halsizlik, kilo kaybı ve terleme gibi bulguların Hürrem Sultan’da olduğuna dair bilgimizin de olmayışı bu hastalık ihtimalini de zayıflatmaktadır. Buna karşın hastalıklar her zaman tüm bulgularını vermezler ve hastaları en çok bezdiren bulgu ağrı şikayetidir. Bu yüzden diğer şikayetlerin üzerinde durmayabilirler. Böylece mezotelyoma nadir görülüyor olmasına karşın uzun süren kulunç şikayeti oluşturması sebebiyle Hürrem Sultan’ın ölüm sebepleri arasında yer almalıdır.
Sonuç olarak kas ağrısı şikayeti yapan bu öldürücü hastalıkları incelediğimizde kesin bir karara varmamız mümkün değildi. Tüm bu bilgiler bizi Hürrem Sultan’ın ölümüne yol açabilecek başka bir neden olabilir mi sorusuna götürdü. Çalışmalarımız sonucunda kas ağrısı yaparak öldüren birden çok zehrin bulunduğunu gördük. Fakat bunlardan birisi eski tarihlerde de kullanılan kolşisin adlı zehirdi. Kolşisin, Eski Mısır’dan bu yana bilinen ve gut hastalığının tedavisinde de kullanılan bir ilaçtır. Kolşisin, güz çiğdemi (Colchium Autumnale ) denilen zambakgillerden olan bir bitkiden elde edilir. Bu bitkinin, yaprakları, çiçeği ve soğanında zehir bulunur. Kolşisin içeren zambakların özsuları okların uçlarına sürülerek, eski çağlardaki savaşlarda kullanıldığı bildirilmektedir. Bu zehir iki şekilde öldürebilir. Birincisi yüksek dozda verilerek hızlı öldürme yöntemidir. Bu durumda kişide bulantı, kusma, karın ağrısı, kanlı ishal oluşur ve zehirlenen kişinin birçok organı iflas eder ve ölüm gelişir. İkinci yöntem ise zehri azar azar vermektir. Bu durumda kronik (uzun süreli) kolşisin zehirlenmesi oluşacaktır. Bu zehrin kronik zehirlenmesinde ise kişide kas-sinir dokusu bozuklukları görülür. Zehirlenen kişide kas güçsüzlüğü ve kas ağrıları olabilir. İlerleyen zaman diliminde ise kalp yetmezliği ve solunum kaslarında tutuluma bağlı solunum güçlüğü oluşur. Zehrin devamlı kullanımı sonrasında kişide böbrek, karaciğer gibi hayati organlar iflas eder ve organ yetmezlikleri ile ölüm gerçekleşir. Sonuç olarak bu zambağın yaprağı veya soğanı yiyeceklere karıştırılıp verilen kişilerde kronik zehirlenme görülecek ve kişi kas ağrısı ve kas güçsüzlüğünden yakınacaktır. Ancak bu kişilerde bulantı, kusma ve ishal de görülebilir, fakat kişi genellikle bu bulguları gıda zehirlenmesine veya başka nedenlere bağlayacağından, kas ağrısı ve güçsüzlüğü ile ilişkisini kuramayabilecek ve bu şikayetleri önemsemeyebilecektir.