Hiçbir organ yoktur ki; cinsel organlar kadar toplumsal öğretilerden, bilinçaltından, olumsuz inanç kalıplarından etkilenip de yaradılış amacını hiçe saysın, vücut bütünlüğüne fayda yerine zarar versin.
Cinsel organlara, cinsel fonksiyonlara, cinsel kimlik belirtilerine, her çağda, her toplumda – kültürde farklı anlamlar yüklemiştir. İnsanlık tarihinin birçok kesitinde kadının doğurması, adet görmesi aşağılanmış, cinsel fonksiyonları şeytanlıkla eşdeğer görülmüştür. Bazı toplumlarda doğurmayan kadın değersizleşmiş, kadınlığı, cinsel kimliği, insanlığı hiçe sayılmıştır.
Hiçbir organ yoktur ki; cinsel organlar kadar toplumsal öğretilerden, bilinçaltından, olumsuz inanç kalıplarından etkilenip de yaradılış amacını hiçe saysın, vücut bütünlüğüne fayda yerine zarar versin.
Örneğin burnun koku alması hiçbir çağda yadırganmamış, yasak-ayıp-günah sayılmamış. Koku duyusu erkekte başka kadında başka başka anlamlara gelmemiş, farklı farklı yorumlanmamış. Koku alma vücut bütünlüğü için önemlidir. Kadın veya erkekte koku alma fonksiyonu bozulduğunda rahatlıkla çözüm arayışına girilebilir.
Kadındaki koklama, duyma, tat alma organları olan burun kulak dil – ağız gibi organlara toplumdan topluma kültürden kültüre farklı farklı anlamlar yüklenerek, bu organların fonksiyonlarına atfen kadın değerlendirilmez. Hiçbir toplum yoktur ki kadını besinlerin tadını almasının yasak günah ayıp bir şey olduğuna inandırsın.
Fakat çokça toplumlar-öğretiler kadını, cinsel organlarından kalkan ve tüm bedene yayılan hazların yasak olduğuna, asil dindar kadınların bu tür hazlardan uzak kalmasının faziletlerine inandırmıştır.
Halbuki beden bütünlüğünü oluşturan her bir organ ve fonksiyonları sonsuz ilim, hikmet, kudret, rahmet sahibi yaradan tarafından var edilmiş, her bir işleve beden bütünlüğünde anlam yüklenmiştir.
Oysa varoluş programındaki organları ve fonksiyonlarını hor görmek, kendine – kadına – anneye yakıştıramamak akılsızca haddi aşmaktır .
Haddini aşarak cinselliği yorumlayan, yargılarda isteklerde bulunan zihnin, bedeni acılar içinde kıvrandıkça, zihin kendi duvarlarını daha da yükseltir.
Ne demek istediğimi yaşanmış bir hikaye ile anlatmaya çalışacağım:
Cinsel isteksizlik ve cinsel ilişkide ağrı hissetme şikayeti ile gelen M.K 24 yaşında 1 yıllık evli. 12 yaşında Kur’ an Kursu’na yatılı olarak verilmiş. M.K’ye müfredatın dışında neler öğrendiğini sorduğumda birazda şikayetleri ile bağlantılı olarak; ‘’Evlenmeyi düşünen, bu tür konulara giren kızlara kötü gözle bakılıyordu. Kendini ilime! adamış, evlenmeyi düşünmeyen, tek gayesi hizmet olan ablalar hep örnek gösteriliyor, onlardan övgüyle bahsediliyordu. Adet gebelik doğum gibi konuları dahi arkadaşlarla hep bir ayıp düşüncesiyle gizli gizli konuşuyorduk. Kısacası iffetli iman sahibi ahiretini bilen Allah’ını tanıyan değerli bir kadın bu sefil işlerle ilgilenmezdi ve de ilgilenmemeliydi.
Taliplerim çıkmaya başladığında hoşuna gidiyor, evlenmeyi arzuluyordum. Konudan haberdar olan hocalarım, nefsim için ilmimi bırakmamam gerektiğini birazda bana kendimi kötü hissettirerek söylüyorlardı. ( Halbuki her iki cinsin birbirini istemesi ve cinsel paylaşımları arzulaması tam olarak bedenin ihtiyacıdır, beden bu ihtiyaçlı halle yaratılmıştır. Yaratılış programındaki ihtiyaçları yok sayarak o bedenden ve bedenin zihninden ilmi faydaları beklemek imkansıza yakındır.)
Kurstan ayrıldıktan sonra ilk talibime evet dedim. İnsana, hayata, erkeğe, ilişkilere dair hiçbir fikrim yokken evet dediğimi daha ilk gece anladım.
Benim ve birçok arkadaşım için yasaklı, ayıplı, gereksiz görülen alanda çırılçıplak ne yapacağını bilmez haldeydim. Bu halimi anlamayan eşim eve annesini çağırdı. İlk gecesi bu olan ilişki en fazla 7 ay sürdü ve ayrıldık. Şimdi ikinci evliliğimde, çok daha bilinçliyim, eşimle çok iyi anlaşıyoruz ama bedenim kadınlığıma, cinselliğime itiraz etmeye devam ediyor.”
Birçok benzeri olan M.K’nın hikayesi Mevlana’nın dediği gibi ‘’Sen düşünceden ibaretsin, gerisi et ve kemik’’ uyarısını ispatlar nitelikte.
Fikir ve düşünce onun bunun söyledikleriyle yaratılış programına aykırı, toplumsal bilinçaltının, gelenek göreneklerin yansıması olduğunda bedenler, kadınlar, zihinler bunun altında ezilmekte.
M.K ye dedim ki; sen dini ilimler gördün, Allah’ın ayetlerini okudun, ezberledin, anlattın. Ancak bir tarafın demekteki “Ey Allah’ım sen bu işi yanlış yaptın, cinsel organları ve hazlarını gereksiz yarattın, bunlar ayıp şeyler ve benim bedenime terbiyesiz şeyler koymakla yanlış yaptın. Senin bu yanlışlarına karşın ben kendimi korumak için uğraşacağım. Cinsel fonksiyonlardaki faydaları hayatıma sokmamak için elimden geleni yapacağım. Helal falan ben anlamam, yıllarca duyduğum kadın olmanın, cinsel organların ve hazlarının çirkinliği. Bu inancı yıkmak için ne diye çalışayım ki?”
Sonuçta; birçok kadın gibi M.K de bilinçli aklın kararlılığı ile yapılan yeniden yapılandırma, fıtrata uymayan inanç ve kalıplarından özgürleşme ile ulaşılan beden – zihin bütünlüğünü varoluş programında yaşamaya başladı. Cinsel organları ve fonksiyonları burnu, kulağı, ağzı gibi kabul edilebilir ve faydalı hale geldi .
Darısı yaratılış programına direnç gösteren bütün zihin – beden sahiplerine…
Fıtrat Etiler escort programınızda huzurla, güvenle, sevgiyle kalın.