Yeni normal süreciyle beraber normal yaşama yavaş yavaş dönülmeye başlandı. Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Songül Özer, çeşitli enfeksiyonlar ve Covid-19 riskine karşı deniz, plaj ve havuz kullanımlarında dikkat edilmesi gereken önemli noktalara değindi.
DENİZDE MASKE TAKMAYIN
Dr. Songül Özer: “Denize elbette gideceğiz. Sahil kenarındaki şezlonglar arasında 1.5-2 metre mesafe bırakarak özel aile locaları oluşturan işletmeler var. Bu şekilde önlemler alınan yerlerde virüsün bulaşma ihtimali sıfıra yakın yani gerçekten çok düşük. Denizde yan yana yüzme imkânı yok, kulaç atılabilmesi için insanların birbirinden en az 2-3 metre uzaklıkta olması lazım. O yüzden denize girerken maske takılmasına hiç gerek yok. Zaten çok sıkışık bir yerde, insanların top oynadığı, eğlendiği bir ortamda da yüzülmemeli. 1.5 metreden fazla kimseye yaklaşılmaması gerektiğini hep hatırlatıyoruz. Bu virüs havada uçuşmuyor, o yüzden kişinin 1.5 – 2 metre yakınında insan yoksa ya da yüzerken dip dibe gelme ihtimali yoksa maske takmanın da bir gereği kalmıyor.”
GÜNEŞLENİRKEN MASKE TAKILMASINA GEREK YOK
Dr. Songül Özer, “Güneşlenirken de zaten izole olunuyor, bu mesafe korunuyorsa güneşlenirken maske takılmasını da gerekli görmüyoruz. Kişi kendisini halsiz, hasta hissediyorsa zaten kalabalık ortamlara gitmemeli. Her şeyden önce açık havadayız, kapalı bir ortamda olunsaydı maske takılmalı diyebilirdik ama açık ortamda mesafe kuralı uygulandığı sürece gerek görmüyoruz” dedi.
HAVUZ VE DENİZ VARSA MUTLAKA DENİZ TERCİH EDİLMELİ
Özer, “Her ikisi de varsa kesinlikle deniz tercih edilmeli. En temiz ve tüm kurallara uyan otellerde, en büyük havuzda bile enfeksiyon riski her zaman vardır. Kasıtlı olarak kirletme yoksa denizden bir mikroorganizmanın bulaşma ihtimali 0’a yakın. Eğer bir gemi artıklarını bıraktıysa, poşetler, çöpler gibi gözle görülür bir kirlilik varsa veya kanalizasyonun aktığı mümkün olan bir yerse zaten o denize girmemek gerekiyor. Oralarda enfeksiyon haricinde metal zehirlenmeleri gibi önemli tehlikeler bulunuyor. Yüzey, yosun ve kıyı temizliğinin yapıldığı denizlerden girilebilir diye bahsedebiliriz” dedi.
KÜÇÜK HAVUZDA ENFEKSİYON RİSKİ GİDEREK ARTIYOR
Özer, “Havuz ne kadar küçükse enfeksiyon ihtimali o kadar artıyor. Burada enfeksiyon riskinin yoğunlukla ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Havuz ne kadar büyükse ihtimal o kadar azalıyor. Sadece tatil beldelerinde değil sitelerde de havuzlar var. O yüzden kalabalık olan havuzlar tercih edilmemeli. Sağlık Bakanlığı’nın yeni bir uygulaması var. Metrekareye göre kaç kişinin havuza girebileceği söylendi. Bugüne kadar böyle bir çalışma olmamıştı, gerçekten yerinde ve doğru bir uygulama. Marketlerde ve mağazalardaki 1 metrekareye 1 kişi uygulaması artık havuzlar için de geçerli. Bu sayıya uyulması gerekiyor her şeyden önce. Biz göz kararı da yapabiliyoruz bunu, 1 veya 2 metreden daha sık insanların olduğu havuzlar tercih edilmemeli. Bu Covid-19 için geçerli bir durum” dedi.
ÇOCUKLAR BEZİYLE HAVUZA SOKULMAMALI
“Saçtaki enfeksiyonlar, yüzde, kolda, ciltte, bacakta olan deri lezyonları, en çok görülen küçük siğil şeklindeki molluscum isimli kabartılar, açık yaralardaki bakteriyel enfeksiyonlar, ayak parmaklarındaki ve ayak parmak aralarındaki mantarlar havuzlarda temas yoluyla bulaşabiliyor. Bunların dışında idrarda bulunan mikroorganizmaların istemsizce havuza kaçırılması da çocuklarda veya ileri yaşlarda görülme ihtimali yüksek. Çocuk beziyle asla havuza sokulmamalı. Vücutta böyle sorunlar varsa diğer insanların da sağlığı düşünülerek havuza girilmemeli. Böyle rahatsızlıkların olduğunu bilmeden girilmesi durumunda da bazı işletmeler havuza girmeden önce mutlaka duş alınmasını, duş aldıktan sonra da havuzun kenarındaki dezenfektanlı çukurun kullanılmasını sağlıyor. Fakat o dezenfektan çukurundaki sıvının ne olduğu, miktarı ve ne kadar sürede değiştiği de önemli. O çukurdaki sıvının günlerce değişmeden aynı kalmasının hiçbir faydası yok. Yoğun bir havuzsa mutlaka 6 saatte bir, yoğun değilse de günde 1 kez çukurdaki sıvının değişilmesi gerekiyor. Havuza girerken de bone mutlaka şart olmalı. Aynı şekilde havuzdan çıktıktan sonra da duş alınması gerekiyor.”
YÜZME KURSLARI VE YAZ OKULLARI YANLIŞ TESTLER İSTİYORLAR
Özer, “Bize böyle rapor talepleri geliyor. Hepatit, Hepatit A, Hepatit B, Hepatit C’nin testini istiyorlar. Hepatit A’yı bir kenara koyalım, Hepatit B ve C cinsel ilişki ile bulaşır ama idrar yolu ile geçen hastalıklar değildir, kan yolu ile geçen hastalıklardır. Havuza ya da yüzme kursuna gidecek çocuklara Hepatit B ve C testlerini yapmaya, kursların da bu raporları istemelerine gerek yok. Hepatit A için durum biraz farklı şöyle ki; Hepatit A da idrar değil dışkı söz konusu. Onun da havuz olmasa da bir suya karışması mümkün ama onun vücuda temas etmesi değil içilmesi gerekiyor. Yani farklı bir kişiye bulaşması için hepatitli bir insanın idrarı ile ya da daha çok dışkısı ile kirlenmiş olan bir suyun yutulması gerekiyor. İstenmesi gerekenler mantar, sedef, vücuttaki ve havuzdan geçebilecek diğer enfeksiyonlara karşı testler olmasına rağmen bu testler istenmiyor” dedi.
ÇOCUKLARDA İDRAR YOLU ENFEKSİYON RİSKİ OLDUKÇA YÜKSEK
Özer, “Tabii ki çocuklarda enfeksiyona yakalanma ihtimali daha da artar. Ayrıca her enfeksiyonda olduğu gibi 65 yaş üstünde bütün enfeksiyon riskleri arttığı gibi idrar yolu enfeksiyonun da riski artar. Aileler çocuklarını yüzme okullarına veya yaz okullarına göndermeden önce çeşitli önemli testler yapabilir. İdrar yolu enfeksiyonu olup olmadığı önemli ayrıca sedef, mantar ve diğer vücuttaki enfeksiyonlar için de cilt hastalıkları uzmanına görünmeliler. Havuzda bulaşma ihtimali sıfıra yakın olan Hepatit B ve C aranması yerine cildinde saçında, tırnağında mantar ve diğer enfeksiyonlar var mı bunlara bakılması gerekiyor” dedi.